Nedir Bu Duyular? Ne İşe Yararlar?

          -Dokunma Duyusu: Dokunma bebeğinizin anne rahmindeyken gelişen ilk duyusudur. Dokunma duyusu bebeğinizin zeka gelişimi, ruh hali ve hayatta kalma savaşında önemli rol oynar. İyi gelişmiş dokunma duyusu bize kendimiz ve dış dünya hakkında bilgiler (sıcaklık, ağrı, dokunma, basınç) sağlar. Yeni doğan bebeğinizi beslemek istediğinizde hafifçe yüzüne dokunduğunuzda başını temas edilen tarafa doğru çevirecektir. Bu küçücük dokunuşu hissetmesi aslında bebeğinizin beslenmeye başlamak için ilk adımı. İlerleyen dönemlerde ise dokunma duyusu vücut hareketlerini planlamada beyine yardımcı olacak, bu da çocuğunuzun spor faaliyetlerindeki yeteneğinde belirleyici faktörlerden biri olacaktır.
     -Koklama Duyusu: Duyularımızla aldığımız bilgilerin beyindeki merkezlere iletilmesini tren yoluna benzetirsek, koku hariç tüm duyuların beyindeki ana istasyona ulaşmadan önce ara duraklara uğradıklarını söyleyebiliriz. Mukoz membran içinde bulunan kimyasal reseptörler uyaranı algıladıktan sonra, diğer duyuların aksine, arada hiçbir istasyona uğramadan direkt olarak beynin ilgili bölgesine iletilirler. Belki de bu durum insanlarla kokuları özdeşleştirmemizin açıklaması olabilir. Bebeğiniz sizin kokunuzu tanıyıp, sizi diğer insanlardan bu şekilde ayırt etmeye başlayacaktır.
     -Görme Duyusu: Doğumda bebeğinizin görme duyusu belli belirsiz olsa da yenidoğan bebeğinizin yüzünü kendi yüzünüzden 20-25 cm uzakta tutarsanız size odaklanabilir ve dikkati sizin üzerinizde olur. Bebekler, genellikle doğumu izleyen birkaç haftada yatay ve dikey doğrultuda hareket eden nesneleri izleyebilirler. Parlak ışık ve kontrast renkler bebeğinizin dikkatini çekecektir. Tabi ki bir süre sonra annelerinin yüzünü tanımaya başlayacaklardır.
     -İşitme Duyusu: Bebeğiniz daha anne rahmindeyken seslere yanıt verebilir. Hamileliğin son üç ayında fetüsün duyduğu bir gürültüye karşı başını çevirdiğini belirten araştırmalar mevcuttur. Doğumdan sonra da bebeğiniz sesin yönünü kolaylıkla bulmayı ve sonrasında değişik sesleri ayırt edip bunlara anlamlar yüklemeyi öğrenir.
     -Tatma Duyusu: Dilin farklı bölgelerindeki kimyasal reseptörler farklı tatları almamızı sağlarlar. Dildeki reseptörlerle algılanan tat duyusu ile koku duyusu birbiriyle yakından bağlantılıdır.
     -Vestibüler Duyu: İç kulaktaki reseptörler vücut pozisyonumuzdaki değişiklikleri ve başımızın hareketlerini algılarlar. Bu duyu iyi çalıştığında hangi yönde hareket ettiğimizi, hareketimizin hızını ya da hızlanmamız - yavaşlamamız gerektiğini anlayabiliriz. Eğer bu duyu iyi çalışmassa vücudumuz normal hareketi bile tehdit olarak algılar ve mide bulantısı hissedilir. Bazı insanların otobüste ters yöndeki koltuklarda oturarak seyahat ettiklerinde midelerinin bulandığını gözlemlemişsinizdir. İşte bu durum vestibüler duyuyla ilgili. Şimdi de bu hissi uyuması için beşikte salladığınız bebeğinizin yaşadığını hayal edin. Bebeğinizi tanımak işte bu gibi durumlarda son derece önemli.
     -Proprioseptif Duyu: Kaslar ve eklemler bize vücudumuzun uzaydaki pozisyonu ve uzuvlarımızın nasıl hareket ettiği konusunda bilgi verirler. Dirence karşı hareket, egzersiz ve derin basınç hissi proprioseptif duyu ile bağlantılıdır. Bazı insanlar bu duyuyu stresle baş etme yöntemlerinde veya disorganize olduklarında kullanırlar. Örneğin; yoga, tempolu koşu hatta bazen sımsıkı kocaman bir sarılmanın sakinleştirici etkisi tamamen proprioseptif duyu ile alakalıdır.
     İnteroseptif Duyu:  Bize iç organlarımızdan gelen hisler ile alakalı bilgi verir. Vücudumuzu canlı tutar ve hayatta kalmak için gereklidir. Acıkma, susuzluk, vücut sıcaklığı, kalp hızı, uyku, uyanıklık gibi durumlarda işlevleri düzene koyar. Harekete geçmemiz gerektiğini (yemek yemek, tuvalete gitmek, üzerimize mont giymek) farkedene kadar bir nevi otopilot görevi yapar. Yenidoğan bebek vücuttan gelen bu mesajları algılamakta zorlanır ve bu durum bebeğinizi biraz huzursuz edebilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Taktil (Dokunma) Duyusu İçin Öneriler

Görme ve Görme Duyusunu Geliştirecek Oyun Önerileri

Erken Çocukluk Döneminde Dil Gelişimi